28 Mart 2013

Anne daha hızlı salla beni... Salıncağımı uçur anne......





Daha hızlı anne daha hızlı salla az kaldı uçmama....


Yaşım kaç olursa olsun hala salıncak gördüğümde sallanma düşüncesinden kendimi alamam.
Salıncak kız çocukları için vazgeçilmez bir varlıktır, erkek çocuklarının salıncak hakkındaki düşüncelerini  pek bilmem  ama hemen hemen bütün kızların özgürlüğü tanımladığı ilk yerdir ilk varlıktır...

Salıncak'ta sallanmak çocuklukta özgürlük,mutluluk tur belki ama ilerleyen yaşlarda kimi zaman insanı çocukluğuna götüren bir zaman makinesi kimi zamanda dertlerinizden, derin düşüncelerinizden her sallanışta biraz daha hafiflediğimizi hissetmemize rahatlamamıza yardımcı olur. Sallanmanın bize verdiği o sersemlik bir çok yatıştırıcıdan daha etkilidir ama.

Salıncak gerçekten bir zaman makinesidir, ona baktığınızda çocukluğunuzun en mutlu zaman dilimlerini hatırlatır.



Anne yada Baba ile birlikte gidilen parkta sizi biraz daha sallaması için yalvardığınız daha hızlı biraz daha hızlı diye söylendiğimiz o masum günlerin en büyük tanıklarıdır salıncaklar.

Annelerimiz, babalarımız ekmek, maaş kuyruğunda sıra beklerdi bizler koskoca parkta sadece iki tane olan salıncağın kuyruğuna girerdik bizim için o kuyruk daha önemliydi.
Salıncak o zamanlar bizler için neydi Emekti :) Salıncak dolu olduğu zamanlarda ekmek kuyruğu gibi kuyruk olurdu, sallanan kişinin gözlerine hafif ten sinirli bakışlarla bakıp bezdirme çabalarımız  sıranın bize geldiği zamandaki rahatlama anlatılmaz yaşanırdı. Ama en gıcık olanı annesinin ellini tutup gelen çocuklardı, annesinin zorlamalarıyla '' hadi sen çok sallandın yada hadi bak bu daha çok küçük iki daka da o sallansın '' diye salıncağınızı elinizden alanlara beslenilen kin nefret kızgınlık da anlatılmaz yaşanırdı. :)


Benim zamanımda demir bir boruya sabitlenmiş  iki zincirin bağlı olduğu bir tahta parçasından ibaretti ama o tahta salıncakta bir çok farklı şekilde sallanmak mümkündü, mesela nasıl hızlanacağını öğrendiğin zamanlarda o şimdiki plastik salıncaklar gibi olmayan tahta salıncaktan tam hızını aldığın ve tam zirvede iken kendini  bıraktığın zaman da aldığın haz, özgüven en tarifsiz duygulardan biridir. Mesela eğer salıncakta tanıdığınız bir arkadaşınız varsa iki kişi aynı salıncakta salana bilirdiniz birimiz oturur diğeri tam arkasında ayakta durur ve oldukça eğlenceli bir şekilde sallana bilirdik. Yada salıncakta olduğun yerde dönüp zincirleri birbirine dolarsın ve ayaklarını serbest bırakır hızlıca dönmeye başlarsın tatlı bir sarhoşluk verir insana :)

Birde eskiden sokak sokak gezen salıncakcılar vardı :)Sokak'dan  bağıra bağıra anneden istenilen parayla binilirdi. Beşer dakika sürerdi amca yavaş yavaş çevirirdi kolu ve dönmeye başlardın ona binmek çok güzeldi az harcamadım bayramlıklarımı o salıncakta dönmek için :) Lunaparklar da büyük boyları vardı bu salıncakların onlara binmek hiç nasip olmadı ama :(


Salıncak benim vazgeçilmezim, salıncak özgürlüğü ilk hissedişim, salıncak çocukluğum, salıncak huzuru aradığım yer ve bulduğum nokta her git gel de biraz daha sizi hafifleten yegane şey, saf sevincim ... Hayatınızdan salıncak ve verdiği huzur eksik olmasın :)
                                                                                                                                                 Asya...


07 Mart 2013

Uyarlama Diziler Filmler.. Olmuyor Olmuyor....




Bu bikaç zamandır sürekli uyarlama diziler ve filmler le doldu her yer.

Şu son dönemde bize dair bize özgü dizi senaryoları, filim ler git gide azalmaya başladı. Birçok kanalda yabancı dizilerin uyarlamaları ile doldu bu aralar ve şahsen ben yapılan uyarlamaları beğenmiyorum. Bi çok yönden eksik kalıyor bizimkiler, oyunculuk olsun orjinaldeki olayların aktarımları olsun eksik ve tatsız geliyor bana.


Uyarlama dizilerden bir başkası da yakında Kanal D de başlayacak olan Galip Derviş dizisi dizinin orjinali MONK isimli 2002 Amerikan yapımı bir dizi ve benim en sevdiğim dizilerden biri.Monk öyle bir karakterdir ki ne kadar çok takıntı varsa hepsi onda vardır, öyle bir dehadır ki doğduğu anı bile hatırlayan bir zekaya sahiptir ( doğum anını anlatığı kısım süperdi :) kısacası Monk : Tık tık ...



Dizinin duyurusu ilk yapıldığında açıkçası bir an korktum ama daha sonra monk karakteri için Engin Günaydın nın seçildiğini öğrenince bu defa inşallah olur bu iş dedim. Çünkü bu işin altından en iyi  Engin Günaydın nın oyunculuğu kalkar diye düşündüm.
Ve ilk fragman gelmeye başladı açıkçası yine beğenmedim Monk un o takıntılı ürkek halini pek göremedim ama yinede umutluyum bu diziye şans vericem  umarım beni ve benim gibi Monk severleri hayal kırıklığına uğratmaz...

     Monk un Introsu Şu 50 saniyelik videoda  bile Tony Shalhoub  un ne kadar iyi bir iş ortaya çıkardığı belli oluyor .. Bu diziyi izlediğim dönemlerde Monkun bazı takıntıları bende de olmaya başladığını fark etmiştim istemeseniz de sizi etkilemeyi çok iyi başaran bir dizi ve umarım aynı etkiyi Galip Derviş de izleyicilerine verir :) Galip dervişin ikinci fragmanını daha çok beğendim buyrun sizde izleyin...


Uyarlama diziler demişken aslında bu anlatacağım diziden bahsetmeyi hiç istemiyordum ama yinede dayanamadım...

Uzak doğu yapımlarını özelikle Güney Kore dizilerini çok severim ve benim gibi Kore dramalarını seven birçok kişi içinde Misa yani I sorry I Love you dizisinin yeri bir başkadır ve çok sevgili yapımcılarımız uyarlama olarak yakında Fox tv de Aşk Hikayesi isimi ile karşımıza çıkaracaklar.. Duyduğum anda tamam buda Özcan denizin çektiği Evim sensin İsimli filmi gibi heba edilecek dedim. Zira Evim sensin filmini izlemedim ve mahalle baskısı uygulayarak etrafımdaki hiç kimseye izlettirmedim I MOMEN TO REMEMBER filmini katletmiş olmasına dayanamıyordum, kendi etrafımdakilere ilk önce aslını izletirdim daha sonra Evim sensin i izletirdim ve şükür hepsi bana hak verdi :)

Misaya dönersek ben öyle film dizi izlerken ağlaya bilen duygusal bir yapıya sahip değilimdir zor ağlarım bir film izlerken ama Misa beni beşinci bölümden itibaren hemen hemen tüm bölümlerde ağlatan bir yapımdır. Ağlamak istediğimiz melankolinin hüznün dibine vurmak istediğimizde arkadaşlarla toplaşıp Misa izlemişliğimiz bile vardır..

Böyle bir diziyi bizim sektörde görmek istemiyorum neden mi ? Dizi orjinalde 16 bölümden oluşuyor ve tam tadında bırakılmış bir dizi ... İşte tamda bu noktada bizim yapımcılara güvenmiyorum  çünkü bizim tv dizilerimizin yapımcıları  uzatma işini pek severler konuları seyircinin tepkisi doğrultusunda değiştirmeyi severler kısacası orjinaline sadık kalmayacakları için hiç güvenim yok .. Derken ilk fragman geldi ve Misa izleyenler bilir şu sahnenin metroda ne kadar duygusal bir sahne olduğunu şaşkın kızımızın boncuk boncuk ağlayıp bağırmasını ve bu fragmanda o duygu yok hocam...



Orjinal dizinin şu fragmandaki sahnesi ve dizi hakkındaki yazısı için bacım  Bahar ında blog unu bir ziyaret edin ...




 Bana dizinin fanatiği mi dersiniz ne dersiniz bilmem ama olmuyor işte yapamıyoruz biz uyarlama dizileri filmleri. Daha orjinal olalım artık ya.. Dizi konusunda son bir kaç senedir bence en kaliteli yapımlar TRT1 dizileri hem bize ait konular hemde bizden birileri gibi sıcak reyting kaygısı yaşamaksızın sunulan kaliteli ve seviyeli diziler var. Ne olur artık diğer kanallarımız da  bize özgü bize ait konuları senaryoları işlemeye çalışsın artık...Korkuyorum bu gidişle yakında Game Of  Thrones da uyarlamaya kalkarlar falan halimiz felaket olur :)                                                                                                    Asya.....

02 Mart 2013

Hakikaten Hükümet Gibi Kadınmış :)





Bu aralar fragmanı sıkça karşıma çıkan ve ilgimi çeken bir filim olan Hükümet Kadın filmini izlemeye gittim.

Filmin konusu : Mardinin midyat ilçesinde eşi aziz veysel in vefat etmesi sonucu bölgenin yeni belediye başkanı Xate olur. Xate 8 çocuk annesi dir ve eşinden kalan makamı, görevi miras kabul eder ve ilk işi bölgeye su getirmeye çalışmak olur. Yanlız xatenin okuma yazması yoktur ve olaylar böylece başlar..

Filim bence hem güzel hem kötüydü. Güzeldi bir çok ince mesaj içeren espirileri vardı ayrıca azmin ve kadın dayanışmasının gerektiğinde ne kadar kuvvetli olduğunu ortaya koymuştu..

Kötüydü çok hızlandırılmış gibi bi hal içindeydi film, sahnelerin akışı çok hızlı konular çok ardı ardına gelmişti, hava da kalan konular vardı..


Filimde aziz veyselin ölmeden önceki konuşması çok güzel mesajlar içeriyordu....

 " Bu dünyada, senden olmayanlarla hoştur. onların sana verdiği ilimlerle, kıymetlerle,gönüllerle hoştur.  Sadece senin gibiler değil ,senden olmayan da çok yaşasın ki, sende yaşa. Hele birde onun gözüyle gör şu fani dünyayı. Herkes beyaz olsa , o zaman beyazı fark edemezsin ki. Ve yahut da siyah. Beyaz en güzel siyahta belli eder kendini. Beni ben yapan yegâne şey, benden olmayandır. O yoksa, sende yoksun. Ne anlamın kalır, ne rengin belli olur, ne de tadın" ...“ 

Filmin müzikleri de çok güzeldi... 
Eğlenmek güzel vakit geçirmek isteyenlere tavsiye ederim ...                                           Asya....


Buyurun filmin  fragmanı : 


Bu da filimde en beğendiğim parça ...